28 Mayıs 2021 Cuma

RİSK BAZLI ANALİZ - FİNANSMAN (KAYNAK TEMİN) RİSKİ (2)

 Sermaye Nitelikli Kaynaklar

1)      Ortak Varlıkları

Ülkemizde özellikle KOBİ ve OBİ’lerde etkin ortakların firmaları ile ayrılmaz bir bütünü temsil ettikleri yadsınamaz bir gerçektedir. İlgili ortaklar şahsi ihtiyaçları durumunda firmalarından nakit fon sağlar yada firmalarının ihtiyacı halinde kendi ceplerinden nakit fon aktarır, bankalara karşı borçlarda müteselsilen sorumlu olarak kefalet imzalarını atar, hatta şirketlerin üretim tesisleri dahi ortakların üzerinde olabilir. Hatta şirketlerin önemli bölümü  müşterilerini tanırken öncelikli olarak şirketlerin unvanlarını değil, ortaklarının ad-sayodalarını bilirler. Bu durum ülkemizdeki şirketlerin büyük bölümünü yansıtmaktadır.

Şirketlerin kurumsallık derecesi düştükçe, finans kuruluşları değerlendirme yaparken sadece şirketlerin finansal verilerini değil, ortakların durumunu da incelemeye başlar. Bu durumun en önemli nedeni olası bir kaynak ihtiyacında bankalar yada diğer finans kuruluşları haricinde fon kaynağının olup olmaması ve mevcut ortakların kefalet değerliliğinin ölçülmesidir. Ülkemizdeki diğer bir gerçek, şirketler küçüldükçe sermayenin ortaklarda daha çok bulunması, kısaca ortakların zengin, şirketlerin ise fakir olma durumudur.

Ortakların varlıklı olup olmadığının ve kaynak temin riski ile karşı karşıya kalınması halinde ilgili riskin ortaklar tarafından sermaye ya da sermaye nitelikli fon girişi ile tolere edilebilme durumunun ölçülmesinde aşağıdaki veriler ön plana çıkmaktadır;

  • Ortakların şahsi gayrimenkul varlıkları ve ilgili gayrimenkul varlıklarının değeri
  • İlgili gayrimenkul varlıkları üzerinde takyidat bulunup - bulunmaması, ilgili gayrimenkul varlıklarının satış kabiliyeti
  • Ortakların şahsi hesaplarındaki nakit ve nakit benzeri varlıkları (mevduat, hisse senedi, vb.)
  •  Ortakların grup dışındaki şirketlerdeki hisseleri ve ilgili şirketlerden fon sağlama olanakları
  • Ortakların gayrimenkul haricinde taşıt vb. varlıkları
  • Ortakların diğer gelirleri (Kira gelirleri, tarımsal gelirler vb.)

Sonuç olarak ortakların nakde yada finans kuruluşlarından fon teminat gösterilerek fon teminine dönüşebilecek tüm varlıkları incelenmeli ve analiz sonucuna göre incelenen Firma’nın dış kaynaklardan kaynak teminine ilişkin yorum yapılmalıdır. Bu durum ayrıca Firma’nın dış kaynaklardan sermaye artırım potansiyelini de göstermektedir. Tabi burada esas önemli olan ortakların şirket borçlarını sahiplenmesi ve ödeme isteği, kısaca moralitesidir. Eğer ödeme isteği bulunmuyorsa, incelediğimiz Firma’nın zor durumda kalması halinde, ilgili varlıklara güvenilerek verilen kredilerde varlıkların bir anda ortadan kaybolması sıkça gözüken bir durumdur.

2)      Faaliyetlerde Kullanılmayan Şirket Varlıkları

Ülkemizdeki şirketlerin duran varlıklarını incelendiğinde  çok sayıda gayrimenkul görebiliriz. İlgili taşınmazların bir bölümü faaliyetlerde kullanılırken bir kısmının ise faaliyetlerle ilgisi olmadığı görülmektedir. Faaliyetlerde kullanılmayan gayrimenkuller Firma için üzerinde herhangi bir takyidat da (ipotek, rehin, haciz vb.) bulunmuyorsa satış yada teminat gösterilerek potansiyel fon kaynağı olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak Firma faaliyetlerde kullandığı bir gayrimenkulden kolayca vazgeçemez durumda iken, nakde acil bir ihtiyacı olduğu dönemde faaliyetlerde kullanmadığı bir varlığından vazgeçebilir. Bu durum sadece gayrimenkuller değil taşıtlar içinde geçerlidir.  

UFRS/TFRS ile incelenen mali tablolarda düzenli olarak gayrimenkullerin değeri güncellenmekle beraber, VUK üzerinden mali tablolar ile analiz yapılıyorsa, ilgili taşınmazın reel değerine de dikkat etmek gerekir. Son yaptığım analizlerin bir tanesinde arazi ve arsalarda rastladığım bir örneği bu konuda paylaşmak istiyorum;

250. Arazi ve Arsalar

       250.01. Bodrum 21.100 m2 arsa……………11.715 TL

VUK üzerinden düzenlenen mali tablolarda duran varlıklar alış değeri üzerinden muhasebeleştirilir ve yıllar geçmesine rağmen tutar aynı şekilde kalır. Yukarıdaki örnekte verdiğim arsa için yaptığım araştırmada Firma tarafından 1987 yılında alındığı, turizm imarına sahip olduğu ve denize sıfır konumda bulunduğu, her iki yanında da otelin bulunduğunu öğrendim. İlgili arsayla benzer özellikteki arsaların reel değerleri ise 15-20 Milyon USD arasında değişmektedir. Mali veriler ve reel değeri arasındaki fark TL bazında 158.000.000 civarında oluşmaktadır. Her şirket için bu şekilde bir arsa ciddi bir sermaye artırım potansiyeline işaret etmekle beraber, aktif toplamı (vuk'a uygun bilançoda) 40 Milyon TL olan şirketin bilançosunda aldığı pay %1’in altında seyretmektedir. Bu şekilde değerli bir varlığa sahip Firma’nın önemli bir sermaye artırım/fon sağlama potansiyeline sahip olduğu söylenebilir.

3)      İştirak Yatırımları

Öncelikle değerlendireceğimiz ve burada bahsettiğimiz iştirak yatırımlarının grup şirketleri olmadığını, zaten grup şirketlerinin (mali verileri konsolide edilebilecek türde olan şirketler) bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Burada bahsettiğim iştirak yatırımları, tam kontrolün yada hiç bulunmadığı iştirak yada bağlı menkul kıymetlerde izlenen şirketlerden oluşmaktadır. Firma ilgili iştirak yatırımlarından ciddi tutarda temettü geliri elde edebilir, yada iştirakin diğer grup dışı ortaklarla birlikte olsa da önemli değerde varlığı bulunabilir. İlgili durumlar incelenen Firma’nın oluşmasında kaynak ihtiyacını karşılamasında yardımcı olabilecek bir unsur olarak değerlendirilmelidir.

Yukarıdakiler haricinde ve olumlu değerlendirilmesi halinde marka-patent hakları, devredilebilen diğer haklar, lisanslar  vb. ilgili durumlara örnek gösterilebilir.

Sonuç olarak gerek yabancı, gerekse sermaye nitelikli olarak belirli bir kaynak potansiyeline sahip olunması, finansman riskini kompanse edebilecek önemli bir unsur olup, büyüme yada yatırım finansmanında, karşılaşılan fırsatlar yada hesaplanamayan gidere maruz kalınması durumlarında oluşabilecek acil nakit ihtiyacı için önemli bir emniyet sibobudur. Bir Firma’nın kaynak yaratma potansiyeli ve kaynak çeşitliliği ne kadar fazlaysa o kadar rahat hareket alanı bulabileceğinden söz edilebilir.

Finansman riskinin etkileri genelde makro ekonominin sıkıntılı dönemlerinde ortaya çıkar. Makro ekonomi rayında giderken, genelde finans kuruluşları da piyasayı sonuna kadar destekler, kredi muslukları açılır. Ancak sıkıntılı dönemlerde kredi muslukları daralır, ayrıca paranın maliyetini yükselir, ek teminat istenmeye başlayabilir. Mevcut limitlerde artış olmaz yada oldukça sınırlı kalır, şirketler sınırlı kullanılabilir limitler ile ilgili döneme girilebilir. Bazı şirketler ilgili sıkıntılar ile başedemez ve oluşabilecek negatif durumun finansmanını sağlayamaz.  Bu durum likidite riskini tetikler ve Firma için sıkıntılı dönemler başlar. Bazı şirketler ise elindeki diğer kaynakları kullanır, bankalardan yeterli fon sağlayamasa bile satıcı kredisi vadelerini artırır, avans almaya başlar, faaliyetlerde kullanılmayan gayrimenkuller satılarak fon sağlanır, bankalara ek teminat vererek ilave limit tahsil edilir, ya da ortaklar tarafından sermaye artışı sağlanır veya temettü gelirleri ile önemli fon sağlanarak ilgili sıkıntılı durumda daha rahat hareket edilir.

Genel olarak kaynak temin riskinden söz edilince, genelde finans kuruluşlarından fon temini akla gelmesine rağmen, aslen Firma’nın elindeki tüm kaynaklar değerlendirilmeli ve yükümlülüklerin düzeyine göre analiz yapılmalıdır. Bahsi geçen her Firma’da farklılık arz etmekte olup, her işletmenin ayrı bir hikayesi olduğu unutulmamalı ve genelleme yapılmamalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

RİSK BAZLI ANALİZ – TEDARİK RİSKİ

Aslında tedarik riskini birkaç cümle özetleyip, likidite riskine geçmeyi planlıyordum. Ancak özellikle bazı sektörlerdeki gelişmelerki çip v...