Ülkemizdeki Firmaların bilançoları incelendiğinde büyük bölümünün kendi kaynakları ve yarattığı fonlar ile faaliyetlerini devam ettirmedikleri bilinmektedir. Bu durumun çeşitli nedenleri olmakla beraber özellikle rutin işletme sermayesi ve büyüme finansmanlarında yoğun yabancı kaynak kullanımı bulunmaktadır. Firmaların ilgili süreçte faaliyetlerinden sağlanan fonlar ile borç ve edimlerini yerine getirememeye başlamaları yada ek finansman yükü getirebilecek bir gelişme ile karşılaşmaları durumunda, esas faaliyet döngüsü dışındaki kaynaklardan sermaye veya sermaye benzeri fon aktarımı ya da yabancı kaynak temini gerekecektir. Eğer Firmaların ihtiyacı olan nakdi faaliyet döngüsü dışı kaynaklardan da sağlayamaması durumunda finansman riskinin etkileri hissedilmeye başlanacak ve likidite riski tetiklenecektir.
Peki bahsi
geçen dış kaynaklar yani finansman kaynakları nelerdir ? Finansman riski olup
olmadığı nasıl analiz edilmelidir ?
Finansman
riskini anlatırken ve bahsi geçen kaynakları ikiye ayırmak doğru olacaktır. Bunlar
yabancı kaynaklar (banka kredileri, satıcı kredileri, alınan avanslar vb.) ve
Sermaye Nitelikli Kaynaklar (Faaliyetlerde kullanılmayan varlıklar, ortak
varlıkları, iştirak varlıkları vb.) oluşmaktadır.
Genelde
Firmalar tarafından ihtiyaç halinde en fazla kullanılan yabancı kaynak türü banka kredileridir. Bu yazıda ağırlıklı olarak
finansman riski kapsamında finans kuruluşlarından fon sağlama kabiliyetini ve
kullanılabilir limit analizini anlatmaya çalışacağım. Ayrıca avanslı çalışma ve
tedarikçiler nezdindeki kredibilite ile yabancı kaynakların finansman riski
değerlendirilmesindeki rolüne değineceğim.
Yabancı Kaynaklar - Finans Kuruluşlarındaki Kullanılabilir
Limit Analizi
Ülkemizdeki
Firmaların gerek işletme sermayesi, gerek büyüme, gerek yatırım gerekse zarar
finansmanlarında en fazla başvurduğu kaynak banka kredileridir. Finans
kuruluşlarından fon bulma yüksek olan Firmaların karşılaşılan çeşitli
olumsuzluklar yada yatırım/büyüme finansmanlarında ihtiyacı olan nakdi
sağlayabileceği ve likidite üzerindeki negatif etkinin önüne geçebileceği
varsayılır. Bu kapsamda genelde memzuc yada KKB verilerinden Firmaların
limit-risk bilgilerine ulaşılarak bir kanıya varılmaya çalışılır. Ancak sadece
limit boşluğuna bakılması hatalı değerlendirmelere yol açabilir. Asıl önemli
olan limit boşluğu değil, kullanılabilir limitlerdir. Kullanılabilir limit
kavramını aşağıdaki şekilde açıklamaya çalışalım.
Bankalar
Firmalara bir limit açar. Teminatını alır ve çalışmaya başlar. Özellikle
kurumsal işletmelerde teminatsız kredi olabileceği gibi genelde ise bankalar
müşterileri ile teminatlı çalışır ve müşteriler tarafından teminata en çok kefalet,
müşteri çekleri yada gayrimenkul ipotekleri verilir. Açık kredi yada kefalet karşılığı
limit açılması halinde bankalardan fon bulma kabiliyeti kolaylaşır, çünkü açık
kredi yada kefalet karşılığı kullandırılan kredilerde genel kredi sözleşmesi imzalarında
eksik yoksa finans kuruluşlarından kredi herhangi bir maddi teminat olarak
gösterilmeden hızlı bir şekilde kullanılabilir. Müşteri çekleri genelde faaliyetlerin
sonucu olarak Firmaların müşterilerin aldığı çekleri bankalara ciro etmesi ve
teminat olarak göstermeleri ile olur. Her Firma faaliyetlerinden çek yaratamaz
yada her çek teminata kabul edilecek
diye bir durum söz konusu değildir (keşideci olumsuzlukları, yoğunlaşma vb.
nedenler çekler teminata alınmayabilir) Gayrimenkullerin ipotek olarak
gösterilmesi ise genelde ortak yada Firmaların üzerindeki gayrimenkul
varlıklarının teminat gösterilmesi ile oluşur ve genelde bu varlıklar
sınırlıdır. Yine her gayrimenkul teminata alınabilecek diye bir durum
bulunmamaktadır (satış kabiliyetinin düşük olması, üzerinde olumsuz takyidat
bulunması vb.).
Bankalar
limiti direk kefalet, yada ipotek/GMÇS olarak açmayabilir hatta büyük bölümünde
açmazlar. Teminatlandırma bir şarta bağlanır. Örnek olarak “1.000.000 TL’ye
kadar kefalet üzeri için asgari risk kadar ipotek yada müşteri çeki şartı ile
çalışılacak olup, toplam limit 10.000.000 TL olacaktır” şeklinde bir limit tebliği yapılır. Hatta tebliğe
“Nakdi kredi limiti 3.000.000 TL, gayri nakdi kredi limiti 10.000.000 TL,
toplam limit 10.000.000 TL gibi şartlarda eklenebilir, bu şartlar daha özele
inebilir. KKB ve memzuc verilerine Firma
limiti 10.000.000 TL olarak yansıyacak olup (memzuc verilerine banka
bildirimlerine göre 13.000.000 TL olarak da yansıyabilir) bu durum sağlıklı bir
limit göstergesi olmayacaktır. Örnek olarak bahsi geçen Firma’nın 1.000.000 TL
nakdi riski olsun, KKB ve memzuc verilerinde 9.000.000 TL limit boşluğu
görülecek, Firma’nın limit boşluklarını inceleyen kişiler bankalardan yeterli
bir fon bulma kapasitesi izlenimi alacaktır.
Ancak Firma faaliyetlerinden müşteri
çeki üretemiyor, gerek Firma gerekse ortakların teminat gösterilebilecek herhangi
bir gayrimenkul varlığı da bulunmuyorsa ?
Sorunun
cevabı aslında çok basit. Firma’nın memzuc yada KKB verilerinde 9.000.000 TL
olarak limit boşluğu kullanılamaz durumdadır. Firma’nın gerçek yani
kullanılabilir limiti 1.000.000 TL olup, zaten tamamı kullanılmıştır. Kalan limit boşluğu atıl bir limittir. Oluşabilecek bir ihtiyaçta Firma ilgili
bankadan herhangi bir fon sağlayamaz.
Özetle
Firma’nın bankalardan fon bulma kapasitesini ölçmek istiyorsak mevcut
bankalardaki limitlerini, teminat şartları ile ve kullanım durumu ile beraber
değerlendirilerek, teminata verilen/verilebilecek müşteri çeki, gayrimenkul
varlıkları vb. tespit edip mevcut yatırım, büyüme projeksiyonu, yada
oluşabilecek hesaplanamayan giderlere karşı fon ihtiyacını karşılama düzeyini ölçmemiz
gerekecektir. Özellikle büyüme finansmanında daha önceki yazılarda ayrıntılı
olarak anlatılan operasyonel net işletme sermayesini kullanıp, hedeflenen
ciroya ulaşılmasının mevcut finansman kaynakları ile sağlanıp sağlanamayacağı konusunda
önemli fikir verebilecektir.
Sonuç
olarak Firma’nın kullanılabilir limitinin ne kadar yüksekse, faaliyet içi yada dışı
oluşabilecek risklere karşı fon bulma kapasitesinin o kadar yüksek olduğu ve
finansman riskinin kompanse edilebilir düzeyde olduğu kanısına varabiliriz.
Ancak
her durumda kullanılabilir limitlerde yeterli olmayabilir. Özellikle yatırım
sürecinde olan Firmalarda uzun vadeli fon ihtiyacı ön plandadır. Uzun vadeli
çalışma koşulları yada yatırım kredilerin kullanımındaki tebliğ şartları farklı
olabilir. Yani bir Firma kısa vadedeki şartları uzun vadede kullanamayabilir.
Kısa vadeli krediler için 1.000.000 TL’ye kadar kefalet üzeri için müşteri çeki
şartı bulunurken, uzun vadeli kredilerdeki şart tamamen ipotek karşılığı
olabilir. Yada banka tarafından uzun vadeli kredibilite imkanı sağlanmayabilir.
Bu durumda analiz de dikkat edilmesi gereken bir husus olup, getirisi orta veya
uzun vadede alınabilecek bir yatırımın kısa vadeli yabancı kaynaklarla finanse
edilmesinin likidite açısından büyük bir risk arz etme potansiyeli taşıması,
göz ardı edilmemesi gereken bir husustur. Sonuçta yatırım finansmanında uzun
vadeli fon bulmada yaşanabilecek sorun sonrası kaynak temin riskinin likidite
riskini tetikleme potansiyeli ortaya çıkacaktır. Bu durumu yatırım riskinde daha
ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
Son
olarak Burada dikkat etmemiz gereken diğer bir husus, ülkemizde sayıları
nispeten daha az olmakla beraber faaliyetlerini özkaynak ile çeviren,
bankalarla kredili çalışması bulunmayan, oldukça sağlam mali ve karlılık
yapısına sahip Firmaların durumudur. İlgili
Firmalar bankalarda limitlerinin bulunmaması demek, acil bir kısa vadeli ihtiyaç
yada yatırım sürecinde finans kurumlarından fon bulamayacağı anlamına gelmez.
Finans kuruluşlarına başvurmaları halinde oldukça kısa sürede ihtiyaç duyduğu
limiti sağlayabilirler. İlgili Firmaların finansman riski varmış gibi
gösterilmeleri hatalı bir analize neden olacaktır. Bu durumla karşılaştığımız
takdirde mevcut mali yapıları mutlaka göz önünde bulundurulmalı, ayrıca
analizde mutlak doğrunun bulunmadığı her zaman hatırlanmalıdır.
Satıcılar Nezdindeki Kredibilite ve Avanslı
Çalışma
Bir
başka finansman kaynağı satıcı kredileridir. Yani Firma’nın ticari borçlarıdır.
İlgili ticari borçların vadesi ne kadar uzun olursa Firma finansal açıdan o
kadar kolay rahat hareket edebilir. Örnek verirsek, 8 ay vade ile ürün tedarik
edip, ortalama 2 ay vade ile satan bir işletmeyi baz alalım. İlgili işletmenin
banka kredisi ihtiyacı oldukça sınırlı düzeyde meydana gelmekte, olağan
şartlarda faaliyet döngüsünü sorunsuz sürdürülebilecek finansman kaynağına
sahip olduğu izlenmektedir. Tabi burada önemli nokta tedarik sürecindeki vade
farkı oranlarının peşin alıma göre, kredi faiz oranları da ile de
kıyaslandığında ne kadar avantajlı olduğudur. Ancak ne olursa olsun, bir Firma’nın
tedarikçileri ile uzun vadelerle çalışma imkanının bulunması, finansman riskini
azaltan, aynı zamanda itibarını da arttıran önemli bir unsurdur.
Bir
diğer yabancı kaynak olarak nitelendirebileceğimiz kaynak müşterilerden alınan
avanslardır. Maliyetsiz fon kaynağı olarak nitelendirilebilecek avanslar
genelde projeli işlerde alınmakta, bazı Firma’lar ise çalışma şartı olarak
ortaya koymaktadır. Firma alınan avanslar ile birlikte kendisine maliyetsiz
yada düşük maliyetli finansman yaratabildiği gibi, aynı zamanda mal teslim
sonraki alacağın da bir bölümünün tahsil edilememe riskini bertaraf etmektedir.
Bu nedenle avans alarak çalışılması olumlu olarak değerlendirilmektedir.
Bir
Firma’nın satıcı kredilerinde uzun vadelerle çalışma imkanının olması yada
avanslı çalışılması olumlu olarak değerlendirilirken, peşin/kısa vadeli
çalışması yada avans alamaması olumsuz değerlendirilmemelidir. Çünkü piyasa
bankalardan farklı bir değişkene sahiptir. Sonuçta ticaretin gerçekleştiği yer
piyasadır. Peşin alım - vadeli alımda iskonto oranları dolayısıyla Firma uzun
vadeli borçlanmak istemeyebilir yada uygun faiz oranından kredi ile stoklarını
finanse etmek isteyebilir. Sektördeki rekabet koşulları ve işi almak amacıyla
avanslı çalışmayabilir. Bu ve bunun gibi etmenler vadelerde/çalışma
koşullarında farklılık arz etmesine neden olabilir. Ayrıca her
müşteri/tedarikçi ile aynı koşullar ile çalışılmayadabilir. O yüzden piyasadaki
çalışma koşullarının mutlaka diğer değişkenler ile analiz edilmesi ve direk
kanıya varılmaması gerekmektedir.
Yukarıdakiler
haricinde de Firma’ların başka finansman kaynakları olabilir. Mesela özellikle
akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren işletmelerde intifa gelirleri bunlardan
biridir. Yine avanslar benzeri Firma intifa gelirleri ile maliyetsiz bir fon
elde eder ve kullanır.
Son Söz
Sonuç
olarak bir Firma’nın bankalarda yeterli kullanılabilir limitinin olması, yatırım
dönemlerinde uzun vadeli kredi bulabilmesi yeterli teminat gücüne sahip olması,
tedarikçilerle uzun vadeli çalışabilmesi, maliyetsiz fon olarak avans
alabilmesi Firma için olumlu değerlendirilmekte ve finansman riskini tolere
eden önemli unsurlar olarak ön plana çıkmaktadır. Bir sonraki bölümde
örneklerle sermaye ve sermaye nitelikli fonlar ile finansman riskinin analizini
anlatmaya çalışacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder