1 Aralık 2020 Salı

KUR RİSKİNİN ÖLÇÜMÜ ve YORUMLANMASI (1. BÖLÜM)

Kur riski işe yeni başlayıp başlamadığı  çok önemli değil, genelde analistçinin korkulu rüyasıdır. Çoğu zaman analistçi için paniğe sebep verir. Bu risk nasıl ölçülmelidir ? Ülkemizde sadece yabancı para varlık ve yabancı yara yükümlülük durumuna bakıp, kur riski olup olmadığına karar verebilir miyiz ? Peki biz riskin düzeyini nasıl ölçeceğiz ? Birde gelir tablosunda kambiyo karı/zararı hesabı var, finansman giderlerinin içerisinde de kur farkı var. Eyvah Firma kurdan çok zarar yazmış, bir saniye kurdan bu kadar zarar yazılırken dönem karı nasıl artıyor? Yok bu kadar kur zararı varken, kesin kur riski vardır, olmasa bile vardır !, olmasa da kimseyi inandıramam. Bir saniye finansman gideri içindeki kur farkları uzun vadeli kredilerden kaynaklanmış, peki bu analizimi etkiler mi ?

İlgili yazı da bir Firma’da kur riski olup olmadığı konusuna değinmek yerine esas anlamda bence önemli olan kur riskinin düzeyinin ölçülmesi konusuna değinmek istiyorum.

Çünkü ülkemizde kurlarda sürekli bir hareket olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Çok sayıda girdinin aslen ithalatla karşılandığı da göz önüne alındığında kurlardaki hareketlerin her zaman doğrudan yada dolaylı olarak maliyetler üzerinden mevcut döviz pozisyonuna bakmaksızın Firma’ların karlılık göstergelerine etki ettiği görülmektedir.

İlgili konunun uzun ve detaylı incelenmesi gerektiği için, yazıyı 3’e böldüm. Bu yazıda ihracatçı üzerinden kur riskinin ölçümüne değineceğim. Yani satışlarının büyük bölümünü hatta tamamına yakınını yabancı para cinsinden yapan bir şirket örneğinde göstermeye çalışacağım. Diğer yazılarda ise dövize endeksli satış yapan (yurtiçi piyasada fiyatın TL üzerinden belirlendiği ve vade sonunda kur farkı faturası kesildiği durum) ve uzun vadeli YP kredi kullanımlarında kur zararı/karının analizi konularına değinmeyi planlıyorum.

Öncelikli olarak aşağıda basit şekilde hazırlanmış özet bilanço ve gelir tablosunu inceleyelim.

31.12.2019 Bilanço (TL)

Hazır Değerler

200.000

4%

K.V. Banka Kredileri

1.500.000

28%

Alıcılar

100.000

2%

Satıcılar/Diğer Borçlar

500.000

19%

Stoklar

3.000.000

38%

UVYK

0

0%

Duran Varlıklar

3.000.000

57%

Özkaynaklar

3.500.000

53%

Aktif Toplam

6.300.000

 

Pasif Toplam

6.300.000

 

 

 

Gelir Tablosu

31.12.2018

%

Gelir Tablosu

31.12.2019

%

Yurtiçi Satışlar

50.000

0%

Yurtiçi Satışlar

40.000

0%

Yurtdışı Satışlar

15.450.000

99%

Yurtdışı Satışlar

19.460.000

99%

Net Satışlar

15.500.000

 

Net Satışlar

19.500.000

 

Satılan Mamul Mal.

-12.400.000

80%

Satılan Mamul Mal.

-13.650.000

70%

Kur Farkı Kar/Zarar

-300.000

2%

Kur Farkı Kar/Zarar

-1.000.000

5%

Net Kar

2.800.000

18%

Net Kar

4.850.000

25%

 

Yukarıda örnekteki Firma’nın satışlarının tamamına yakınını yurtdışına peşin olarak gerçekleştirdiğini, ham madde finansmanında dış kaynak olarak YP krediler kullandığını, yurtiçinden hiç alacağı olmadığı,  satıcı kredilerinin tamamına yakının yine YP borçlardan oluştuğu, stoklu çalışmayı tercih ettiğini varsayalım;

Firma’nın vergi beyannamesine baktığımızda döviz pozisyonu tablosu aşağıdaki gibi olacaktır;

(USD)

TL Karşılığı

(USD)

TL Karşılığı

Hazır Değerler

200.000

Banka Kredileri

1.500.000

Alıcılar

100.000

Ticari Borçlar

500.000

Toplam Döviz Varlığı

300.000

Toplam Döviz Borçları

2.000.000

Net Yabancı Para Poz. Karş.

-1.700.000

 

 

 

Beyannamelerdeki döviz pozisyonu tablolarında stokların eklenmediğini görürüz. Nitekim muhabesel olarak stoklar kur hareketleri nedeniyle değerlenmez, yani bir kambiyo kar/zararı oluşturmaz. Örnekte olduğu gibi döviz pozisyonu açığımızın TL karşılığı 2.200.000 TL’dir. Peki 2019 yılı ihracatı 19,4 Milyon TL olan ve yabancı para borcu 31.12.2019 tarihindeki borcu 2.500.000 TL karşılığına tekabül eden Firma’nın gerçekten kur riskidüzeyi ne durumda ?

Gelir tablosunda görülen diğer bir nokta kur farkı zararının 300.000 TL’den 1.000.000 TL’ye ulaştığıdır. USD kurunda yukarı yönlü önemli dalgalanmalar olduğunu, 2019/Ocak – 2019/Aralık ayları içerisinde TL/USD paritesinin 6,8’den 8’e yükseldiğini, kur zararlarının ilgili artış sonucu meydana geldiği diğer varsayımımız olsun. Bir önceki yılda 3.000.000 TL stok tuttuğunu varsayarak yukarıdaki tablodan hareketle Firma’nın stok tutma süresinin 79 gün olduğu, yani yaklaşık 2,5 aylık ihtiyacı kadar stok bulundurduğunu varsayalım.

Bu durumdaki Firma’da bünyedeki stok fiyatları ortalama 2,5 ay öncesinin gerisinde gelmektedir. Satışlarının tamamı yurtdışına olduğu için birim fiyatı USD belirlenecek ve 1 birim satışın TL fiyatı doğal olarak artacaktır. Bununla beraber maliyet tutarı sabit kalacak ve otomatikman kar marjı yükselecektir. Nitekim 2019 yılı bilançosunda bu durumun etkileri görülmüş ve maliyet düzeyi %80’den %70 seviyesine gerilemiştir (diğer faktörlerin sabit olduğunu kabul edelim). Hammadde alımları kısmen YP banka ve satıcı kredileri ile finanse edilse de kur artışlarından etkilenilen zarar tutarı 1.000.000 TL’dir. Kur artışları yaşanmasaydı ve maliyet düzeyi 2018 yılındaki gibi olsaydı 15.568.000 TL maliyet oluşacaktı. Kısaca kur artışlarının maliyetler üzerindeki azaltıcı etkisi 1.918.000 TL’dir. Kambiyo zararı olan 1.000.000 TL’yi çıkardığımızda 918.000 TL olarak Firma’nın kurlardaki artıştan kazançlı olduğu anlaşılmaktadır.

Peki vergi beyannamesinde yabancı para pozisyonu tablosunda açık pozisyon meydana gelmiştipeki bu açık pozisyonun etkileri neler ?Eğer pazarda ve dolayısıyla ciroda büyük bir daralma olmazsa, radikal bir karar alınıp bir anda yurtdışı satışların yerini yurtiçi almazsa ya da yurtdışına yapılan satışlar “TL” olarak yapılmaya başlanmazsa açık pozisyon rahatlıkla kompanse edilebilir düzeydedir. Bu durumun en önemli varsayımı aktifin ağırlığını oluşturan stokların yine YP cinsinden satılacağı öngörüsüdür.

Peki yukarıdaki örnekte kur riski olmadığı konusunda bir kanıya varabilir miyiz ? Yukarıdaki durumun tersinin geliştiğini, kurun 2018’de 8 TL’den 2019 yılında 6,8 TL’ye gerilediği varsayalım. Firma’nın da aynı şekilde stok ve vade politikasına devam ettiğini düşünelim. Bu sefer yüksek kurdan alınan stoklar maliyetler üzerinde baskı oluşturacak, yurtdışına birim fiyatımız YP bazında değişmediği için maliyetlerin net satışlara oranı yükselecek, kredi değerlemeleri ile beraber kambiyo karı yazılacak ama yüksek ihtimal maliyetlerin ciroya oranında daha büyük bir artış olacağı için dönem karlılığı düşecek. Kısaca bu durumdan örnekteki Firma olumsuz etkilenecekti.

O yüzden ilk örnekteki yorumumuz genel olarak kur riskinden ülkedeki gelişmeler göz önüne alındığında Firma’nın karlılık göstergelerinin olumlu etkilendiği olacaktır.

Özetle kur riskinin ölçümü yapılırken;

·         Firma’nın ihracat yadayurtiçi satışları içerisinde “yabancı para” satış düzeyi

·         Pazarı ve pazarın sürekliliği

·         Satış vadeleri

·         Stok tutma politikası ve stok tutma süresi

·         Tüm yabancı para alacakları ve hazır değerleri

·         Tüm yabancı para borçları

·         Makro ekonomik gelişmeler

göz önünde bulundurulmalıdır.

Kur riskinin ölçümünü anlatan 2. Yazıda dövize endeksli satış yapan şirketlerdeki kur riskinin ölçülmesinden, ilgili riskin mali veriler üzerindeki etkilerinden bahsetmeye çalışacağım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

RİSK BAZLI ANALİZ – TEDARİK RİSKİ

Aslında tedarik riskini birkaç cümle özetleyip, likidite riskine geçmeyi planlıyordum. Ancak özellikle bazı sektörlerdeki gelişmelerki çip v...