10 Aralık 2020 Perşembe

KUR RİSKİNİN ÖLÇÜMÜ ve YORUMLANMASI (2. BÖLÜM)

Bir önceki bölümde ihracatçı bir Firma üzerinden kur riskini ölçmeye ve yorumlamaya çalışmıştık. Genel olarak ihracat haricinde yurtiçine de yabancı para üzerinden satış yapan şirketlerde de benzer bir durumla karşılabiliriz. Ülkemizde özellikle tekstil yada otomotiv yedek parça gibi sektörlerde yurtiçine direk yabancı para üzerinden satış yapılmadığı durumlara bir çok kez rastlayabiliriz. Hatta ilgili sektörde çoğunlukla tercih edilen yöntem dövize endeksli yapılan satışlardır. 

Dövize endeksli satış derken anlaşılması gereken fiyatın “YP” üzerinden belirlenmesinden çok fiyatın YP üzerinden belirlenmesi ve vade sonunda kur farkı faturası kesilmesidir. Bu durumun aynı zamanda ilgili satış yönteminin yabancı para satıştan farkını oluşturmaktadır.Kur farkı faturası döviz kurlarında yaşanacak yükseliş halinde satıcı tarafından, eğer düşüş yaşanırsa alıcı tarafından kesilir. Ürünün satış fiyatı bahsedildiği üzere YP cinsinden belirlenir. Kısaca Satıcı şirket alıcı şirkete birim fiyatım 1.000 USD diye bildirir, O günkü kurla çarpıp (Örneğin; 1 USD= 7,8 TL) 7.800 TL demez. Ancak faturayı 7.800 TL olarak keser.

Farklı hesaplamalar da olacağı gibi genelde kur farkı faturası kesilirken satış tarihi – Vade tarihi arasındaki kur farkı dikkate alınır. Ancak otomotiv yedek parça sektöründe satış tarihi-vade tarihi arasındaki kur haricinde enflasyon, faizler gibi unsurların ağırlandırıldıkları bir paketle eskalasyon uygulanmasına da rastlanabilir. İlgili paket tamamen satıcı-alıcı arasındaki anlaşmaya göre belirlenir.

Dövize endeksli satışlar mali tablolara nasıl yansır ? Aşağıdaki tabloyu inceleyelim. Ülkemizdeki örneklere yakın olması amacıyla döviz kurlarının artış yönünde olmasını dikkate alalım. Varsayımımızda Firma’da yurtiçi satışların tamamı USD’ye endeksli yapılsın, vade sonunda kur farkı faturası kesilsin. Aynı zamanda banka kredileri ve satıcıların tamamı da YP üzerinden olsun. Bir önceki yılda 3.000.000 TL stok tuttuğunu varsayarak yukarıdaki tablodan hareketle Firma’nın stok tutma süresinin 79 gün olduğu, yani yaklaşık 2,5 aylık ihtiyacı kadar stok bulundurduğunu varsayalım.  Diğer önemli varsayımımız 2019/Ocak – 2019/Aralık ayları içerisinde kademki olarak TL/USD paritesinin 6,8’den 8’e yükseldiğini, kur zararlarının ilgili artış sonucu meydana geldiği diğer varsayımımız olsun.

31.12.2019 Bilanço (TL)

Hazır Değerler

200.000

4%

K.V. Banka Kredileri

3.400.000

28%

Alıcılar

2.000.000

2%

Satıcılar/Diğer Borçlar

500.000

19%

Stoklar

3.000.000

38%

UVYK

0

0%

Duran Varlıklar

3.000.000

57%

Özkaynaklar

3.500.000

53%

Aktif Toplam

8.200.000

 

Pasif Toplam

6.300.000

 

 

 

Gelir Tablosu

31.12.2018

%

Gelir Tablosu

31.12.2019

%

Yurtiçi Satışlar

13.500.000

87%

Yurtiçi Satışlar

16.500.000

85%

Yurtdışı Satışlar

2.000.000

13%

Yurtdışı Satışlar

3.000.000

15%

Net Satışlar

15.500.000

 

Net Satışlar

19.500.000

 

Satılan Mamul Mal.

-12.400.000

80%

Satılan Mamul Mal.

-13.650.000

70%

Kur Farkı Kar/Zarar

-300.000

2%

Kur Farkı Kar/Zarar

-1.500.000

5%

Net Kar

2.800.000

18%

Net Kar

4.350.000

25%

 

Bu durumdaki Firma’da bünyedeki stok fiyatları ortalama 2,5 ay öncesinin gerisinde gelmektedir. Satışlarının tamamı yurtdışına olduğu için birim fiyatı USD belirlenecek ve 1 birim satışın TL fiyatı doğal olarak artacaktır. Vade zamanı geldiğinde ayrıca müşteriye kur farkı faturası kesilerek gelirler desteklenecektir. Bununla beraber maliyet tutarı sabit kalacak ve otomatikman kar marjı yükselecektir. Nitekim 2019 yılı bilançosunda bu durumun etkileri görülmüş ve maliyet düzeyi %80’den %70 seviyesine gerilemiştir (diğer faktörlerin sabit olduğunu kabul edelim). Hammadde alımları kısmen YP banka ve satıcı kredileri ile finanse edilse de kur artışlarından etkilenilen zarar tutarı 1.500.000 TL’dir. Kur artışları yaşanmasaydı ve maliyet düzeyi 2018 yılındaki gibi olsaydı 15.568.000 TL maliyet oluşacaktı. Kısaca kur artışlarının maliyetler üzerindeki azaltıcı etkisi 1.918.000 TL’dir. Kambiyo zararı olan 1.000.000 TL’yi çıkardığımızda 418.000 TL olarak Firma’nın kurlardaki artıştan kazançlı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kurlardaki yukarı yönlü hareketlerin devam etmesi halinde Firma’nın Kasım ve Aralık aylarındaki satışları için de kur farkı faturası kesilecek ve bir sonraki dönem karlılığına olumlu yansıyacaktır.

Yukarıdaki durum yıl içerisinde kademeli olarak kur artışlarının olması varsayımı ile meydana gelecektir. Peki ya kur artışı sadece belirli dönemi kapsamaktaysa ? Örnek olarak 2019 yılı başında 1 USD = 6,8 TL olan kur, 2019 yılı sonunda 1 USD = 8 TL’ye yükselsin. Ancak bu sefer artış yukarıdaki gibi kademeli olmasın, yıl boyunca kurlar stabil görünüm izlesin ancak Aralık ayı itibarıyla hızla döviz kurları yükselmeye başlasın. Aralık sonu yani bilanço dönemi geldiğinde ise zirve yapıp 8 TL’ye ulaşsın. Aralık sonunda bilanço muhtemelen aşağıdaki gibi olacaktır;

31.12.2019 Bilanço (TL)

Hazır Değerler

200.000

4%

K.V. Banka Kredileri

3.400.000

28%

Alıcılar

2.000.000

2%

Satıcılar/Diğer Borçlar

500.000

19%

Stoklar

3.000.000

38%

UVYK

0

0%

Duran Varlıklar

3.000.000

57%

Özkaynaklar

3.500.000

53%

Aktif Toplam

8.200.000

 

Pasif Toplam

6.300.000

 

 

 

Gelir Tablosu

31.12.2018

%

Gelir Tablosu

31.12.2019

%

Yurtiçi Satışlar

13.500.000

87%

Yurtiçi Satışlar

16.500.000

85%

Yurtdışı Satışlar

2.000.000

13%

Yurtdışı Satışlar

3.000.000

15%

Net Satışlar

15.500.000

 

Net Satışlar

19.500.000

 

Satılan Mamul Mal.

-12.400.000

80%

Satılan Mamul Mal.

-15.400.000

79%

Kur Farkı Kar/Zarar

-300.000

2%

Kur Farkı Kar/Zarar

-1.500.000

5%

Net Kar

2.800.000

18%

Net Kar

2.600.000

13%

 

Döviz kurlarındaki artışın maliyetlerin net satışa oranını azaltıcı etkisi oldukça sınırlı olmuştur. Çünkü satışların büyük bölümü kurların yükselmeye başladığı Aralık ayından önce yapılmıştır.

Kur farkı faturası satışların büyük bölümü için henüz kesilmemiştir. Kasım ve Aralık ayı yapılan satışlardan kesilecek kur farkları bir sonraki dönem gelir tablosuna yansıyacaktır.

Banka ve satıcı kredileri YP cinsinden kullanıldığı için değerlemeleri yıl sonunda yapılmıştır. Bu nedenle kur zararı yüksek olarak meydana gelmektedir.

Yıl sonunda Firma’nın kar marjının da gerilediği görülmektedir. Peki bu durum Firma için ne kadar risk oluşturuyor ? Karlılık üzerindeki baskısı ne kadar ? Aslında bir önceki durumdan fazla değişen bir şey yok. Ocak ve Şubat aylarında kur farkı faturaları kesilecek, kurlar yükseldiği için birim fiyat artacak, düşük tutardan alınan stoklar satıldığında gelir tablosunda maliyetlerin net satışlara oranı düşecek, kar marjı yükselecek, özetle Firma’nın karlılık yapısı 2020/Mart dönemi verilerinde 2019/Aralık ayındaki kur artışlarına uyum sağlayacak. Kısaca mali verilere yansıması bir dönem sonrasına kalacak.

Bu kapsamda kur riskinde bilmemiz gereken önemli bir faktör Firma’nın satış döngüsüdür. Eğer Firma’nın satış döngüsüne hakim olmamamız halinde yukarıdaki işlemde kar marjındaki düşüşü kurlardaki yükselişin olumsuz etkisine bağlayabilirdik. Ancak gerçekte olan dövize endeksli satışların değerlenmemesi nedeniyle bir düşüş yaşandığı, bir sonraki dönem ortalama 2,5 ay önceden alınan stokların satışı ve kur farkı faturalarının kesilmesi ile kar marjındaki ilgili düşüşün kompanse edilebileceğidir. Kısaca örnekteki Firma’nın kurlardaki yükselişten zarar görmemesi, bilakis ilgili yükselişten yani kur riskinden fayda sağlamasının şartları ;

·         Satış politikasında sonraki dönemde herhangi bir değişiklik olmaması

·         Kur farkı faturalarının tahsil edilebilmesi

·         Satış hacminde ciddi bir daralma yaşamaması

olacaktır. Eğer Firma sadece fiyatı YP üzerinden belirleseydi ve kur farkı faturası kesmeseydi, düşen kar marjı reel anlamda yorumumuzda olacak ve Firma kurlardaki yükselişten satış fiyatını YP olarak belirlemesine rağmen olumsu etkilenmiş olacaktı.

Biz mali verilerde bu yorumları yaptık, peki beyannamelerde gördüğümüz döviz pozisyonunda nasıl bir görüntü olacaktı ? Özellikle dövize endeksli satışlarda TL fatura kesilmesi nedeniyle vergi beyannamelerdeki döviz pozisyonunda alacaklar YP olarak değerlendirilmeyecek ve bu durum oldukça yanıltıcı bir görüntüye neden olacaktır;

(USD)

TL Karşılığı

(USD)

TL Karşılığı

Hazır Değerler

100.000

Banka Kredileri

3.400.000

Alıcılar

200.000

Ticari Borçlar

500.000

Toplam Döviz Varlığı

300.000

Toplam Döviz Borçları

3.900.000

Net Yabancı Para Poz. Karş.

-3.600.000

 

 

 Son olarak şunun mutlaka unutulmaması gerekirki her Firma’nın hikayesi ayrıdır. Yukarıdaki örnek dövize endeksli satış yapan bu Firma’da ilgili sonucu vermesine rağmen, yine YP’ye endeksli satış yapan başka bir şirkette farklı bir sonuç verebilir. Bu yüzden tüm veriler göz önüne alınmalı ve ayrıntılı olarak, ayrıca farklı senaryolar da göz önüne alınarak incelenmelidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

RİSK BAZLI ANALİZ – TEDARİK RİSKİ

Aslında tedarik riskini birkaç cümle özetleyip, likidite riskine geçmeyi planlıyordum. Ancak özellikle bazı sektörlerdeki gelişmelerki çip v...