Aslında tedarik riskini birkaç cümle özetleyip, likidite riskine geçmeyi planlıyordum. Ancak özellikle bazı sektörlerdeki gelişmelerki çip ve lastik sektöründe yaşananlar bunlara güzel iki örnek, ilgili riskin de önemini artırdı diye düşünüyorum. Bu yüzden tedarik riskini biraz daha uzun tutmaya karar verdim. Elbette bu yazıda akademik düzeyde tasarlanan tedarik zinciri yönetimine girmeyeceğim. Sadece şu ana kadar yaşanmış, yaşanmakta olan ve ileride yaşanabilecek risklere ve ilgili risklerin tüm risklerde olduğu gibi likiditeye olan etkisine değinmeyi planlıyorum.
Orta ölçekli otomobil lastiği konusunda üretim yapan bir şirketimiz
olduğunu varsayalım. Firma’mız ana ham maddesini oluşturan kauçuk’u
yurtdışından mesela Çin’den ithal etsin. Yaklaşık 5-6 yıldır sorunsuz
çalışıyoruz. Ham madde yurtiçinde üretilmiyor. Dünyada da sayılı bölgede var.
Tam 1 yıl önce yatırımımızı tamamladık. O gün finans müdürümüz finansal
tablolarımızı sundu. Uzun vadeli kredi borcumuz devam ediyor. Yatırım öncesinde
cironun ilk 1,5 kat artacağını öngörmüştük. Kredi borçlarını ödememiz için ise
cironun 1,25 kat artması yaptığımız hesaplamalarda yeterliydi. Şu an için
hedefler tuttu. Bu sene sonunda ise baz yıla göre 2 kat artırma hedefimiz var.
Müşteriler ile bağlantılar kurduk, hatta ana sanayi üreticilerinden biriyle
yüklü bir sözleşmede yaptık.
Ertesi gün ham madde aldığımız Çin’deki şirkete siparişimizi
geçiyoruz. Ancak mailimize yanıt gelmiyor. Saat farkı dedik, 1 saat sonra bir
daha deniyoruz. Sonunda bir mesaj geldi ancak mesajda “Elimizde şu an için bu
büyüklükte bir siparişi karşılayacak stoğumuz bulunmuyor” yazıyor. Nasıl olur
bu ? İlgili şirket daha bir hafta önce ana sanayi üreticisi ile yaptığımız
anlaşma sonrası bize her konuda destek vereceğini söylemişti. Sinirleniyoruz ve
hemen diğer tedarikçiyi arıyoruz. Ondan da aynı yanıt. Sonra satın alma müdürü
tedirgin bir şekilde, elinde bir çıktı ile geliyor. Kağıtta yazanı tercüme
ediyoruz “Kauçuk ağaçlarında hastalık tespit edilmiş, kauçuk üretimi ¾ oranında
düşecek.”
Bu durum bizim için 3 ana sorun anlamına geliyor.
1.’si bu seneki ciroyu geçtik, borçlarımızı ödemek için
gerekli olan ciroyu elde edebilecek miyiz ?
2.si ham madde fiyatlarındaki artış bizi ne kadar olumsuz
etkileyecek, büyük üreticiler ile rekabette aradan sıyrılıp ham madde
fiyatlarındaki yükselişi satış fiyatlarına yansıtabilecek miyiz ?
3. Sorun, müşterilerle yaptığımız yazılı anlaşmalarda gerekli
miktarda ürünü teslim edemezsek cezayi şart nedir ? Bizi finansal açıdan ne
kadar zorlayacak ?
Daha sonra sorular daha çok sorunu beraberinde getiriyor. X
şirketinin siparişini iptal etsek, onu Y şirketine kaydırsak, X şirketi bir
daha bizimle çalışır mı ? Bu arada ciro borçlarımızı ödeyebilecek sınırın
altına geriliyor, diğer bankalar bize destek sağlayacak mı ? Ham maddeye %50
geliyor, ancak büyük üreticiler zammı %30’da tuttu. Bizde rekabet için ancak o
kadar yapabiliriz, peki EBİTDA’damız da azalacak. İşte size tedarik riskinin
tetiklediği bir likidite krizi….
Tedarik riski sadece yukarıdaki gibi doğal sorunlar nedeniyle
çıkmayabilir. Mesela ham maddemiz dışa bağımlı olsun ülkemizdeki döviz
kurlarında olağandışı bir yükseliş görülsün. Elimizdeki yerel para birimi ile
eskiden 50 birim mal alabilirken, şimdi 25 birim mal alabilecek durumda olalım.
Bu durum yine üretimin düşmesi anlamına gelecek ve yukarıdaki sorular yine
sorulmaya başlanacak.
Tedarik riskinin başka bir yönü tedarik zincirlerindeki kopma
ile beraber oluşabilir. Örnek olarak birkaç ay önceki Süveyş kanalında yaşanan
gemi krizi nedeniyle ham maddelerin zamanında ulaşamaması ve navlun
fiyatlarında artış yaşanması gibi.
Bir otomotiv ana sanayi üreticisine direk banta girecek
şekilde plastik tampon yaptığımızı varsayalım. Çip krizi oldu, bizim ham
maddelerimiz arasında çip yok. Ama satışlarımız düşmeye, siparişlerimiz
azalmaya başladı. Tek nedeni müşterimizin tamamlayıcı parçalarından birinde
sorun çıktı. Aynı gemi içerisinde yüzmek…
Yada ham maddeyi zorunluluktan yada değil tek bir ülkeden
alıyoruz. Mesela Viskos iplik, dünyada tek üretiçisi var. İlgili ülke ile
yaşanan bir sorun sonucu ham maddeye ulaşamamaya başladık. Ticaret bir yolunu
eninde sonunda bulur ama, bulana kadar dayanabilecek miyiz ? Yada pahalı bir
yolunu buldu, bunun maliyetini karşılayabilecek miyiz ?
Tedarik zinciri sonuçta, yukarıda yazılanlarında dışında çok
farklı şekillerde bozulabilir. Ben bu yazıyı yazarken, doğalgaz ve elektrik
tedariğinde sorunlar var. Sonuç olarak ne olursa olsun, yine aynı noktadayız.
Likiditemiz güçlüyse, nakde hızlı dönüşebilecek varlıklarımız yeterli düzeyde
ise, kredibilitemiz yüksekse, tedarik riskini kompanse ederek zor zamanları
rahatlıkla atlatır, hatta krizden eskisinden daha güçlü bile çıkabiliriz. Çünkü
bu şekilde yaşanacak bir krizde, herkesin likiditesini aynı olmayacak, likiditesi
ciddi oranda bozulanlar olacak ve onların pazarda kaybettiği boşlukları
birileri eninde sonunda dolduracaktır.
Peki tedarik riskinin likiditeyi etkilememesi için ne yapmak
lazım ? Risklerin kontrol edilmesi. En kötü senaryolara da hazırlıklı olmak
lazım. Hava her gün güneşli olmayacaktır. Yada yanlış yerde yanlış zamanda duruyorsak,
bunun farkında değilsek güneş beklediğimiz yerde ve zamanda doğmayabilir…
Likidite riskinde görüşmek üzere…
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil